BOŞANMA VE VELAYET HUKUKU İLE İLGİLİ İÇTİHATLAR :


- Davacı kocanın,karısını sürekli dövdüğü ve kadının bir kez tepki niteliğinde evin camını kırması halinde,kadının camı kırması,v.s. tepki mahiyetindeki bir hareketin kusur kabul edilmeyeceği ve dayak atan kocanın tam kusurlu kabul edilip davasının reddi gerekeceği.
2 HD 16.2.2001 2001/385-2649

- Kişisel ilişkiyi engellemek velayetin değiştirilmesi sebebidir. 2 HD 30.10.2000 2000/12847-13179

_ Her hafta sonu kişisel ilişki kurulamaz. 2 HD 30.1.2001 2000/14834 2001/1474

_ Varlığı tereddütsüz ise çocuğun nüfusa kayıtlı olmaması velayeti ve nafakayı düzenlemeye engel değildir. 
2 HD 31.10.1985 8631/8789
Aynı Konuda : 2 HD 15.1.1971 4294-234

_ Eşlerin 6 senedir ayrı yaşaması : Toplanan delillerden tarafların 6 yıldır ayrı yaşadığı,davalı kocanın evlilik birliğinin kendisine yüklediği görevleri yerine getirmediği anlaşılmıştır. BU durum,evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını göstermektedir. Boşanmaya karar verilmesi gerekir. 
2 HD 2003/2031 - 3192 10.3.2003

_Feragat,kesin hükmün sonuçlarını feragat tarihinde oluşturur. Hükmün şekli bakımdan kesinleşmesine gerek yoktur. 
2 HD 12,5.2003 5914-7018

_ Anneanne ve dedenin küçükle şahsi ilişki hakkı :
... dava reddedilmiş ise de ; anneanne ve dedenin küçükle kişisel ilişki kurulmasını isteme hakları yeni Medeni Yasamızın 325. maddesinde kanuni bir hak olarak tanınmıştır. O halde davacılar ile küçük Tuana arasında kanuna uygun kişisel ilişki kurulması gerekirken davanın reddi doğru görülmemiştir. 2 HD 1.4.2003 1841-4624

Anne bakım ve şefkatine muhtaç yaşı çok küçük çocuğun babanın velayetine bırakılması kanuna aykırıdır.
2 HD 18.3.2002 2002/2832-3872
2 HD 3.4.2003 2003/3650-4811

Türkiye"nin de taraf olduğu, Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi uyarınca idrak çağındaki çocuğun görüşü alınmadan velayeti hakkında karar verilmesi bozma sebebidir.
2 HD 3.4.2003 2003/3393-4801
2 HD 6.3.2003 2003/1779-2976

 


Velayet tayin edilirken,çocuğun alıştığı çevreden ayrılmamasına özen gösterilmelidir. 30.3.2001 2000/15996 E

Gerek velayet gerekse kişisel ilişki ile ilgili verilen hükümler maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmezler. Şartlara göre her zaman değiştirilebilirler. 
HGK 15.4.1992 1992-2- 140-248

Zorunluluk bulunmadıkça,velayet tayininde kardeşler birbirinden ayrılmamalıdır.
2 HD 12.2.1999 1998/13459-1999/1037

Nafaka tüm sosyal ihtiyaçlara cevap vermelidir.
2 HD 1.2.1971 403-674

Nafakaya karar verilirken yüksek gelir ve malvarlığı göz önünde bulundurulmalıdır. 12.2.1988 1184-1455 2 HD

Alıştırılan yaşayışa,takdir edilen nafaka uygun olmalıdır.
2 HD 26.10.1970 6023-5561

Boşanmaya neden olan olayların iradi olup olmadığı yönünde uzman hekim raporu alınmadan karar verilemez.
( Hareketlerin akıl hastalığı düzeyinde olmasa bile,iradi olmadığı yönünde uzman raporunun bulunması halinde kusur izafe edilmeyeceği yönünde uygulama mevcuttur)
Y HD 1.10.1993 7331-8593

Eşlerden birinin ruhsal rahatsızlığı nedeniyle irade dışı sarf ettiği söz ve davranışları,MK m 134 kapsamında boşanma nedeni olamaz. 2 HD 2.10.1998 8711-10191

İradi olmayan davranış boşanma nedeni yapılamaz,bu davranışlar nedeniyle MY m 134/1 uyarınca boşanma kararı verilemez. 2 HD 5.2.1996 518-1154

Velayet davasında ikinci tanık listesi verilebilir. 
Kamu düzenini ilgilendiren davalardan olduğundan ikinci tanık listesi yasağı uygulanamaz.
HGK 1969-2-1258e 73/70 k

Annesinin hareketlerini idrak çağında olmayan çocuğun velayetinin anneye verilmesinde sakınca yoktur. Küçük Muhammet,annesinin hareketlerini idrak çağında olmayıp etkilenme tehlikesi yoktur. Anne bakım ve şefkatine ihtiyacı nazara alınarak velayeti anneye verilmelidir.
2 HD 2003/2695-3752 18.3.2003


Aynı Konuda : " Ananın başka bir erkekle nikahsız yaşaması,muayyen yaşta olup iyiyi kötüyü anlayacak çağda olmayan küçük üzerindeki velayetin nezini gerektirmez. " 2 HD 3.5.1951 3104/3417

Yeni MY ya göre,evlilik dışı çocuğun velayeti kanunen ve kendiliğinden anneye aittir. 2 HD 22.4.2003 3082-5905

Velayet davasında kabul hukuki sonuç doğurmaz.
Davalı Anne davayı kabul etmiştir,ancak velayetin değiştirilmesini gerektirir olgu yoktur. davanın reddi gerekir.
2 HD 7.7.2003 6135-10192

Her hafta sonu kişisel ilişki kurulamaz. 
2 HD 8.4.2003 4098-5074 ; 22.5.2003 6456-7475

Şahsi ilişkiyi engellemek velayetin değiştirilmesi sebebidir.( Davacının ilamı icraya koyarak ilişki kurması mümkün ise de,bu hakkını kullanmamış olması aleyhine yorumlanamaz.
HGK 7.6.2000 2000/2-927-974

Nafaka tayininde,kocanın eşine sağladığı önceki yaşamı incelenmelidir. 
2 HD 18.1.1974 55-243

Soyut tanık sözleri ile,anne bakımına muhtaç çocuğun velayeti babaya verilemez.
YHGK 7.2.1973 2-123-37

Babanın velayet için fiili durumu hukukileştirmeye çalışması ( fiili durum yaratarak çocuğu yanında tutup,velayeti almaya çalışması kabul edilemez)
HGK 6.5.1972 2-601/296

Evlenmek tek başına velayetin değiştirilmesi sebebi değildir. Başkaca haklı sebeplerin varlığı aranır.
2 HD 27.10.2000 2000/12525-13085

Hakim,gerekli gördüğü takdirde,ayrıntılı ifadelerini tespit için tanıkları yeniden dinlemeli,olayların yeri,zamanı,sebebi,kimin öncelikle kusur işlediğini v.s. hususları tespit için ayrıntılı ifade almalıdır.
2 HD 22.2.2001 2001 / 875-2906

Hamile eşini çaresizlik içinde terk etmek suçtur.
Yeni TCK m 233/2

Aile hukukundan doğan bakım,eğitim ve destek olma yükümlülüğünü yerine getirmeyen kişi,şikayet üzerine 1 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Yeni TCK m 233/1

Çocuğun Kaçırılması ve Alıkonulması( Velayeti kendisinden alınmış olan ana veya babanın,üçüncü derece dahil kan hısmının çocuğu kaçırması ) suçtur. Yeni TCK m 234

Davacının emekli sandığından emekli maaşı alması halinde
yoksulluk nafakasının kesilmesi gerekeceği.
2 HD 9.12.1991 12801-15320
Başka kadınla ilişki kuran davacı tam kusurludur. 

Kadının boşandıktan sonra belli bir kişi ile evlilik dışı ilişkiye girmesi başlı başına velayetin nezini gerektirmez. Velayetin anadan alınması doğru görülmemiştir
7.7.1992 2 HD 6511/7640

Çocuk ile anne baba arasında kişisel ilişki kurulması zorunlu değildir. Çocuğa zarar verecek önemli sebepler varsa kişisel ilişki kurma hakkı reddedilebilir,kaldırılabilir. 2 HD 9.7.2003 7602-10488
(Davaya Konu Olay :
Anne küçüğü kaçırdığından ve kişisel ilişki hakkını zedelediğinden ana ile çocuk arasındaki kişisel ilişki hakkının kaldırılması gerekir.)


Karı Kocadan birinin ahlaki bir görevinin yerine getirilmesi olan yönler diğeri için de ahlaki görevdir. 
Davacının ayrı evde oturan ve ara sıra misafir olarak gelen hasta ve bakıma muhtaç annesine davalının yardım görevini yerine getirmemesi boşanma sebebidir.
HGK 26.4.1995 2- 164-419

Boşanmaya ilişkin yabancı mahkeme kararının tenfizi isteğinin,Türk Hukukunun uygulanmamış olması yönünden reddedilebilmesi için,davalı tarafın bu yöne itirazda bulunmuş olması gerekir. 2 HD 3.12.2001 15765-17095

Velayet düzenlenirken çocuğun menfaatleri ön planda tutulmalı,gerekirse çocuk ile veli arasında bir süre kişisel ilişki kurulmamalıdır. Kişisel ilişki mutlak bir zaruret değildir.
2 HD 2.10.1992 8023-8927

Reşit çocuklar,ihtiyaç ve zaruret halinde iseler,hali refah içindeki anne baba,kardeşlerinden yardım nafakası isteyebilirler. Anne,baba yönünden de aynı kural geçerlidir.İhtiyacı ve koşulları var ise,reşit çocuğundan
yardım nafakası isteyebilirler.

Eşit kusur halinde maddi manevi tazminata karar verilemez.

Velayet düzenlenirken kardeşlerin birbirinden ayrılmamasına özen gösterilmelidir. 
2 HD 29.1.2003 2002/ 15343 2003/ 1248

2 HD 26.5.2003 3970-7616

Tam kusurlu eşin boşanma talebi reddedilir.

Boşanma kararı uzun süre tebliğe çıkmamış ve tarafların birlikteliği devam etmişse boşanma talebinin serbest irade ürünü olmadığı ortaya çıkmış olur ve boşanmadan sonra birlikte yaşamakla geçmiş hadiseler affedilmiş sayılır. Bu durumda,temyiz incelemesi sonunda davanın reddine karar verilmektedir. 30.9.2003 2 HD 11443-12452

Uzun süre önceki olay boşanma nedeni olamaz.
2 HD 9.6.1987 3698-5066

Boşanma davası için verilen vekaletnamenin fotoğraflı olması ve boşanma konusunda açık yetki taşıması gerekir.HGK 22.1.2003 2003-2-36-10

Kadının,eşinin ilk eşinden olan çocuklarına bakmaması ve hakaret etmesi boşanma sebebidir. 

Kadının aşırı ibadet sebebiyle ev görevlerini ihmal etmesi kusur ve boşanma sebebidir. 18.1.2001 2000/18420
2001/662

Anlaşmalı boşanma hükmünün 6 yıl tebliğe çıkarılmaması ve eşlerin bu arada birlikte yaşaması halinde,kararın tebliğe çıkarılması MK m 2 ye aykırılık teşkil eder, boşanma kararının bozulması gerekir. 
8.1.2001 2 HD 2000/20633 2001/142

Yanlı tanık beyanlarına dayanılarak karar verilemez.
13.10.2003 2 HD 2003/11612-13441

İştirak nafakası kamu düzenine ilişkindir. Boşanma sırasında istenmemiş olsa bile,hüküm kesinleştikten sonra istenebilir. 

Kocasının hareketlerinin yarattığı şaşkınlıkla bir kere "deli",bir kere de "yalancı" diye hakaret etmesi kusur ve boşanma sebebi sayılamaz. 
HGK 2.2.1994 1993/2-787- 1994/22

Boşanma kararının üç yıl sonra tebliğe çıkarılması hakkın kötüye kullanılmasıdır. 18.2.2004 2 HD 2003/16350-2004/1814

Babasından yetim aylığı alan eş lehine tayin edilen yoksulluk nafakası kaldırılır.
7.3.2002 1906-3043

Asgari ücretin altında geliri olan kimse yoksul sayılır. 
Y HGK 30.9.1992 1992/2-468-536
Hoşgörü ile karşılanan ve affedilen olaylar boşanma nedeni sayılamaz. 26.6.1990 1581-6640

Kusursuz,daha az kusurlu veya eşit kusurlu eş yoksulluk nafakası isteyebilir. 19.6.1992 2 HD 92/7148-7480

Anne bakım ve şefkatine muhtaç küçüğün dava süresince tedbir mahiyetindeki velayet hakkı anneye verilmelidir.
2 HD 26.12.2002 2002/13565-14877

BOŞANMA DAVASI KAPSAMINDA MAHKEMECE RE"SEN ALINMASI GEREKLİ TEDBİRLER :

M.K. M 169 
" Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim,davanın devamı süresince gerekli olan,özellikle eşlerin barınmasına,geçimine,karı koca mallarının yönetimine,çocukların bakım ve korunmasına ilişkin önlemleri re"sen alır."

KONU İLE İLGİLİ İÇTİHAT ÖRNEKLERİ :

- " istem olmasa bile,davanın devamı süresince gerekli önlemlerin davaya bakan hakim tarafından kendiliğinden alınması zorunludur." HGK 17.10.2001 2001/2-701-727

Nafaka davaları adli ara vermede de görülür. Bu nedenle adli ara vermede süreler işler. 2 HD 6.12.2001 2001/15564-17263

Başka erkekle yaşayan kadın lehine tedbir nafakasına hükmedilemez.2 HD 27.12.2001 2002/16729-18114

Açıkça tedbir nafakası istemediğini beyan eden eş lehine mahkemece re"sen tedbir nafakasına hükmedilemez.
HGK 19.3.1997 1997-2-23-228

Davacı kadın çalıştığına ve geliri bulunduğuna göre,tedbir nafakasına hükmedilemez. 2 HD 23.1.2003 
2002/15075 2003/923

Boşanma davası açılınca hakim,özellikle eşlerin barınmasına,geçimine ilişkin önlemleri kendiliğinden alır.
2 HD 14.4.2003 2003/4364-5347

Açılan boşanma davasında kusurlu eş lehine tedbir nafakası takdiri gerekir. 4721 sayılı TMK 169.maddesinde de,137.maddedeki bu hüküm sadeleştirilmek suretiyle aynen korunmuş,boşanma veya ayrılık davası açılınca,hakimin davanın devamı süresince eşlerin barınmasına,geçimine ,çocukların bakım ve korunmasına ilişkin önlemleri kendiliğinden alacağı hükme bağlanmış,kusursuzluğun gerektiği yönünde bir düzenleme getirmemiştir.HGK 28.1.2004 2004/2-8-27

İştirak nafakası için talep gerekli değildir. Hakim,talep olmasa dahi iştirak nafakasına hükmeder.

2 HD 3.6.1991   1991/5998-8653

EŞLER AYRI YAŞARKEN VEYA BOŞANMA DAVASI SÜRERKEN HAKİM,KÜÇÜKLERİN VELAYET HAKKINI TEDBİREN EŞLERDEN BİRİNE VEREBİLİR. 2 HD 14.7.2003 9568-10748

"EŞLERİN FİİLEN AYRI YAŞAMASI HALİNDE EŞLERİN ZITLAŞARAK ÇOCUKLARI DİĞERİNİN GÖRMESİNİ ENGELLEMEYE KARŞI ÇOCUKLARIN KİMDE KALACAĞININ BELİRLENEREK KİŞİSEL İLİŞKİNİN DÜZENLENMESİ GEREKİR." 12.6.1991 2 hd 6454-9161

" ÇOCUKLARI ÖNLEM OLARAK ANNEYE BIRAKMAK,İNFAZDA ZORLUK ARZETMEYECEK KİŞİSEL İLİŞKİ KURMAK,KÜÇÜKLER LEHİNE TEDBİR NAFAKASINA HÜKMETMEK GEREKİR." 11.6.1991 5153-9136 2 HD

aynı doğrultuda : HGK 8.11.1967 245/512 S Kararı,yukarıdaki kararlara dayanak teşkil eden ilk Genel Kurul Kararıdır.

KESİN SÜRE İLE İLGİLİ İÇTİHATLAR

-- Kesin sürenin amacı,davanın bir an önce sonuçlanmasını sağlamaktır. Davacı vekilinin ertelenmeye neden olmadan delillerini sunması karşısında,kesin mehilden beklenen amaç gerçekleştiğinden,tanıkların dinlenmesi konusunda verilecek ara karara göre işlem yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken,eksik inceleme ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
2 HD 2005/2252 2005/4095

-- Keşif giderlerinin yatırılması için kesin süre verilirken,bu giderlerin neler olduğu açıkça gösterilmeli ve bir keşfin yapılabilmesi yönünden gerekli bütün giderler sayılıp açıklanmalıdır. ( Mahkeme yolluğu,araç ücreti,davetiye giderleri v.s. tüm giderler tek tek gösterilmeli,davacı(ilgili) hangi işler için ne miktar para yatırması gerektiği hakkında tam bilgi sahibi olmalıdır)O halde tüm giderleri belli etmeyen kesin mehle dayalı ara kararı yasaya uygun değildir,sonuç doğurmaz.
Hükmün bozulmasına. 1 HD 4.12.2000 2000/14937-15203

-- Davacı,tanıkları adına davetiye gideri ve yolluklarının
(tanık ücretlerinin) yatırılması için mahkemece verilen kesin önelin gereğini yerine getirmemişse de ; bu önelin verildiği oturumu takip eden oturum gününde tanıklarını hazır etmiştir.Bu durumda tanıkların dinlenmesi icap eder.
HGK 15.4.1992 1992/2-131 E 1992/240 K


-- Kesin mehil yargılamanın süratle yapılması amacına uygun olarak verildiği takdirde hüküm ifade eder. Somut olayda,mahkeme delil ve belgelerin ibrazı için on günlük kesin mehil vermiştir. Bu mehil ancak yargılamanın süratle yapılması amacına uygun ise geçerlidir. Mahkeme delil ve belgelerin ibrazı dışında bir işlem yapılmasına karar vermemiştir. Bu durumda verilen kesin mehilin yasanın amacına uygun,makul v eyerinde olduğu kabul edilemez.Çünkü mahkeme delillerin toplanmasına sonraki oturumda başlayacaktır.Açıklanan nedenlerle yasanın amacına uygun olarak verilmeyen kesin mehle uyulmamış olması nedeniyle delillerin toplanmaması yasaya aykırıdır.
HGK 7.6.2000 2000/13-925-950

-- Hakimin tayin ettiği süreler kural olarak kesin değildir. Ancak;hakim sürenin kesin olduğuna karar verirse,tanıdığı sürede yapılacak işlerin ne olduğunu hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıklamalı,kesin süreye uymamanın sonuçlarını anlatmalı ve uyulmaması durumunda davanın reddedileceği(mevcut delil durumuna göre karar verileceği)açıkça belirtilerek ilgili taraf uyarılmalıdır."Kesin sürenin sonuçları ihtar edildi" şeklindeki uyarı yeterli ve geçerli olmayıp,bu sonucun ne olduğu,davanın reddedileceği v.s. doğacak hukuki netice açıkça anlatılmalıdır. Uyarı " kesin sürenin sonuçları anlatıldı" denmekle yetinilerek yapıldığına göre ara kararı geçersizdir,HMUK 163.maddesinde öngörülen kesin süre sonuçlarını doğurmayacağı ortadadır.HÜKMÜN BOZULMASINA.
18.HD 2001/11434-11449 11.12.2001

-- Geciken adaletin de bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle,davaların uzamasını engellemek üzere konan kesin mehil kuralı,kanunun amacına uygun olarak kullanılmalıdır. Davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.Kesin mehile ilişkin ara kararı açık ve eksiksiz olmalıdır.Bunun yanında verilen süre yeterli olmalı,emredilen işler gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalıdır. Ayrıca hakim,süreye uymamanın sonuçlarını açıkça anlatmalıdır.Somut olayda geçit hakkı bedeli yönünden verilen süre bu nitelikleri taşımamaktadır.Verilen sürenin başlangıcı belirtilmemiş,bedelin kesin süre içinde yatırılmamasının sonuçları açıkça anlatılmamıştır.Verilen süre bir sonuç doğurmaz,hakkı düşürmez.
HGK 10.10.2001 2001/14-940-709
-
Aynı doğrultuda HGK 26.1.2000 2000/1-23-17

Delil listesi her ne kadar kesin süre geçirildikten sonra verilmiş ise de;celse kaybına neden olunmamış,oturum tarihine kadar dosyaya sunulmuştur. O halde kesin süre amacına ulaşmıştır. Delillerin toplanması gerekirken kesin süre içinde bildirilmediği gerekçesi ile toplanmaması yasaya aykırıdır.
1 HD 21.9.1987 5634-7686

"Kesin sürenin anlam ve yasal sonuçları kendisine açıkça anlatıldı" denilerek yetinilmiş,kesin süreye uyulmamasının yaptırımlarının ne olacağı duruşma tutanağına geçirilmemiştir.Bu itibarla verilen kesin mehil yasaya aykırıdır.Sonuç doğurmaz.
3 HD 28.8.1981 25-585

-- Kesin mehilin hukuki sonuç doğurması için ara kararının usulüne uygun bulunması gerekir.
... Anayasamızın 18. maddesi ile angarya yasaklanmış bulunduğundan,gerekli yolculuk,oturma giderleri ile yevmiyesi ödenmeden tanıkları tanıklığa zorlamak anayasanın bu hükmü ile bağdaşmaz. ... Şu halde,mahkemeler dinlenmesine karar verilen tanıkların ücretlerini de açıkça belirlemek zorundadırlar.Bu zorunluluğu dikkate almadan oluşturulan ara kararları v ekesin mehil sonuç doğurmaz.(HGK 22.11.1972 8-832-935 sayılı kararı dayanak alınarak)
Hükmün bu nedenle BOZULMASINA.
2 HD 20003961-7009 26.6.2000

Kesin süre verilmesini zorunlu kılan bir hal olmadıkça mahkeme kesin süre vermemelidir.Yazışma yolu ile belgelerin celbine karar verildiğine,bu konuda kesin süre vermeyi gerekli kılan bir durum bulunmadığına,davacı vekili yapmak zorunda olmadığı bir işi yükümlenmiş olduğuna ve resmi dairelerin kilitli dolaplarını açmak iktidarına sahip olmadığına göre,verilen kesin mehilin yasaya uygun olduğundan bahsedilemez,öyle bir kesin mehil sonuç doğurmaz.
1 HD 18.5.1978 5420-6061

Mahkeme,kamu merciinden celbine karar verebileceği ve kendi elde edebileceği bir yazıyı taraflardan kesin mehil ile isteyemez. 
1 HD 18.5.1978 495-731

... Kesin mehil,yargılamanın süratle yapılması amacına uygun olarak verildiği takdirde hüküm ifade eder. 10 günlük kesin mehilde delillerin ibrazından başka bir işlimi karar verilmemiş olduğuna göre,verilen mehilin yasanın amacına uygun ve yerinde bir süre olduğunu kabule hukuken olanak yoktur. Davacı celse günü ve celse kaybına mahal vermeden delillerini ibraz etmiş olduğuna göre,delilleri toplanmalıdır.
13 HD 5.10.1999 1999/5884-6686

Davacıya tanıklarını duruşmada hazır etmesi için kesin süre verilemez. 
2 HD 12.2.1985 957-1247

Kesin süre,davanın bir an önce sonuçlanmasını sağlama amacı taşır. Belgedeki imza üzerinde inceleme yaptırılıp imzanın davacı şirket temsilcisine ait olmadığı belirlendikten sonra,davanın kesin mehilde delil ibraz edilmemiş olmasına dayanılarak reddi,hükmün konuluş amacına aykırıdır.
19 HD 4.2.1999 19680-1498


Süre ilgili tarafın yapabileceği işler için verilir. 
.. Keşif giderleri yatırılsa bile,keşif yapma imkanı doğmamışsa başka bir anlatımla belirtilen giderler yatırılsa bile kesin süreden amaçlanan görevi yerine getirilmesi imkanından söz edilemeyecek ise kesin sürenin bağlayıcılığından söz edilemez. Mahkemece .... tarihinde keşif icrasına,.... Tl nın depo edilmesine,taraf tanıklarının keşif mahallinde hazır edilmesi halinde keşif mahallinde dinlenmesine karar verilmiştir. HMUK m 258 e göre tanıklar usulen tebliğ olunacak davetiye ile çağrılır,kanunda tarafların tanıkları hazır etmesine ilişkin bir kural yoktur. Bu halde verilen kesin süre yasaya uygun değildir,keşif ücreti yatırılsaydı bile,tanıklar hazır edilemeyeceğinden kesin süreden amaçlanan görevin yerine getirilme olanağı olmayacak idi. Bu nedenle kararın bozulması gerekir.

HGK 28.9.1994 17-354-550