TESPİT DAVASI
İddia ve savunmaya mahkemece toplanıp değerlendirilen deliller ile duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere göre dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı belirlenmiştir. Kural olarak tespit davasının dinlenebilmesi için genel dava şartlarından başka iki özel koşula daha ihtiyaç vardır. Gerçekten sözü edilen ve aşağıda açıklanan koşullar,öğretide .. ve yerleşik Yargıtay uygulamasına tesbit davasına kendine özgü koşulları olarak nitelendirmektedir.
Sözü edilen özel koşullara gelince;
1- Özel koşulların ilki, tespit davasının konusunu ancak bir hukuki ilişkinin oluşturabileceği tartışmasızdır. Gerçekten, tespit hükmü, hak ve alacakların doğduğu hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığını tespit etmekte olup, miktarları hakkında bir şey içermez. Bu nedenle uygulamada, konusu, yalnızca maddi vakıa yada vakıalar olan tespit davaların dinlenemeyeceği sonucuna varılmıştır. Kural olarak maddi vakıa ya da vakıalar ancak hukuki bir ilişki ile birlikte tespit davasına konu olabilirler.
2- Davacının sözünü ettiği açık bir anlatımla öne sürdüğü hukuki ilişkinin, mevcut olup olmadığının, hemen tespitinde, hukuki bir yararı bulunmalıdır. Hukuki yarar koşulu, tespit davasını hükme bağlayan tüm yasalarda öğretide ve uygulamada kararlılıkla aranmaktadır.
Öte yandan, bir hukuki ilişkinin, hemen tespitinde, hukuki yararın varlığının kabul edilebilmesi için, üç koşulun birlikte olması zorunludur. Sözü edilen üç koşulu hemen açıklamak gerekirse;
A ) Davacının bir hakkı veya hukuki durumunun halihazır bir tehlike ile ciddi biçimde tehdit edilmiş olması ve sözü edilen TEHLIKENIN YAKIN VE TEHDİDİN CİDDİ OLMASI GEREKİR.
B ) Bu ciddi tehdit sebebiyle davacının hukuki durumunun tereddüt ya da belirsizlik içinde olması, bu hususun davacı için bir zararı meydana getirebilecek nitelikte bulunması gerekir. Tehdit, objektif olarak değerlendirildiğinde, bir zarar doğurabilecek nitelikte olmalıdır.
C ) Yalnızca koşulları usulün 237. maddesi hükmünde tanımlanan biçimde kesin hükmün sonuçlarını meydana getiren, cebri-icraya yetki vermeyen, bir başka deyişle icra ve infaz kabiliyeti bulunmayan TESPİT HÜKMÜNÜN BU TEHLİKEYİ ORTADAN KALDIRACAK NİTELİKTE OLMASI ZORUNLU OLDUĞU GİBİ, DAVACININ, HUKUKEN KORUNMA İHTİYACI DA HALİ HAZIRDA BİLİNMELİDİR. ÖZELLİKLE HUKUKİ YARAR KOŞULU TESPİT DAVASININ AÇILDIĞI GÜNDE MEVCUT OLMALI VE BU KOŞULUN HÜKÜM VERİLDİĞİNDE VARLIĞINI DA SÜRDÜRMESİ ZORUNLUDUR. Açıklanan nedenle davacının, hukuki korunma ( himaye ) ihtiyacını, başka bir vasıta ile tamamen tatmin edebilmesinin mümkün olduğu hallerde, hukuki ilişkinin mücerret tespitinde, hukuki yararının bulunmadığı bu nedenle tespit davası açamayacağı kuşkusuzdur.
Kural olarak, öğretide ve yerleşik Yargıtay uygulamasında "EDA DAVASI" açılmasının mümkün olduğu hallerde tespit davası açılmasında hukuki bir yararın bulunmadığı kabul edilmiştir.
Sözü edilen kuralın ayrık hali olarak "eda davası" ile elde edilecek tespit hükmünün kapsamı, tespit davası ile elde edilecek hükmünün kapsamından daha dar ise, "eda davası" açılması mümkün olmasına rağmen, eda davasından, bağımsız olarak ayrı bir tespit davası açılabileceği de öğretide ve uygulamada karalılık kazanmıştır.
Az yukarıda genel dava şartlarından ayrık olmak üzere tespit davasına özgü koşulların mahkemece resen gözetilmesi belirtmek gerekirse HUKUKİ YARAR, DAVA KOŞULUDUR.
Somut olaya gelince, davacının davaya konu taşınmazda paydaş olmadığı, taşınmazın ortaklığının giderilmesi için açılmış bir dava veya kamulaştırma işleminin de bulunmadığı, tespit davası açılabilmesine imkan tanıyan HUMK m. 567 ve Kamulaştırma Kanunu'nun 19. maddesi hükmünün somut olayda uygulanmasına imkan olmadığı, davacının babasına haricen yapılan satış ve babasının davacıya yaptığı satışın yasal olarak geçerli olmadığı ve herhangi bir hukuksal sonuç doğurmayacağı gözetildiğinde, davacının tespit davası açmakta hukuki yararının ve ayrıca alacak davası açma hakkının bulunmadığı kuşkusuzdur (7. HD. 9.11.2009, 3585/5034).