İcra takibinin iptal edilebilmesinin şartları nelerdir?

Hakkında icra takibi (ödeme emri) kesinleşen borçlu artık cebrî icradan kurtuluş çaresi kalmadığını anlayarak alacaklıya borcunu ödemiş (daha doğrusu, takip kesinleştikten sonra borç itfa edilmiş) olabilir. Bu halde, alacaklının normal olarak takibini geri alması, yani takibinden vazgeçmesi veya hiç olmazsa icra takibine devam etmemesi gerekir. Fakat alacaklı, buna rağmen, icra takibine devam etmek isterse, böyle kötü niyetli alacaklılara karşı borçluyu korumak için, icra takibinin iptali yolu kabul edilmiştir (m.71,1).

Yargıtay, takibin iptali talebini, bazen şikâyet (m. 18), bazen de itiraz olarak nitelendirmektedir. Takibin iptali (ve ertelenmesi) talebi, şikâyet (m. 16) veya itiraz (m.62) değildir. Takibin iptali (ve ertelenmesi) talebi, dava da değildir ; m.71’deki sebeplerin varlığı halinde, takibin iptali veya ertelenmesini sağlayan kendine özgü bir yoldur.

Takibin iptali (ve ertelenmesi) talebi dava olmadığından, yalnız davalar için düzenlenmiş Olan gider avansına ilişkin hükümler (HMK m.ll4/l-g, m.120), takibin iptali (ve ertelenmesi) talebi için uygulanmaz. Borçlu, icra mahkemesine verdiği takibin iptali dilekçesinin ve duruşma davetiyesinin alacaklıya tebliği giderini peşin öder; ödemezse takibin iptali talebinden vazgeçmiş sayılır (Teb.K.m.34,II, m.5 ; Teb. Yön. m.8). - Fakat, icra mahkemesinin, icra takibinin iptalini talep eden borçluya gider avansı yatırması için iki haftalık kesin süre vermesi (HMK m. 120/2) halinde, , herhangi bir yorum uyuşmazlığından zarar görmemek için, gider avansını iki haftalık kesin süre içinde yatırılması ve daha sonra (icra mahkemesi kararını temyiz ederken) icra mahkemesinin kesin süre verme kararının kanuna aykırı olduğunu belirterek bu konuyu da temyiz sebebi yapılması yerinde olacaktır.

I - Takibin iptali şartları (m.71,1)

1) Borcun ve ferilerinin itfa edilmiş olması

Borçlu, borcunu doğrudan doğruya icra dairesinin banka hesabına ödemiş (m.9,I) ise, borcundan kurtulur ve bununla yapılmakta olan icra takibi de son bulur. İcra dairesi, kendisine yapılan ödemenin doğru ve tam olup olmadığım kolayca tespit eder ve bu nedenle icra takibinin son bulduğuna da kendisi karar verir.

Fakat, borçlu borcunu icra dairesi dışında alacaklıya ödemiş ise, o zaman bu ödemenin tam ve doğru olarak yapılıp yapılmadığının anlaşılabilmesi için, ispat hukuku bakımından bir inceleme yapılması gerekir. Kanun, bu incelemeyi icra müdürüne bırakmamış, bununla icra mahkemesini görevli kılmıştır.

Şu halde, buradaki borcun itfa edilmiş olmasından maksat, icra dairesi dışındaki, yani icra dairesinin aracılığına başvurmadan yapılan itfadır. Buradaki (m.71'deki) itfa terimi, ödeme, hibe (bağışlama), ibra, her çeşit af, terkin ve takas gibi borcun son bulması sebeplerini kapsar.

Takas da (yani, borçlunun, hakkındaki icra takibinin kesinleşmesinden sonraki dönemde alacaklıya karşı doğmuş olan bir mukabil alacağı ile borcunu takas ettiğini bildirmesi de) m.71,I anlamında itfa terimine dahildir. Yani, borçlu, hakkındaki icra takibinin kesinleşmesinden sonraki dönemde alacaklıya karşı doğmuş olan bir mukabil alacağı ile borcunu takas ettiğini bildirerek, m.71'e göre, icra mahkemesinden takibin iptalini isteyebilir. Yalnız, borçlunun takas ettiğini bildirdiği mukabil alacağını, noterden onaylı veya imzası takip alacaklısı tarafından ikrar edilmiş bir belge (senet) ile ispat etmesi gerekir (m.71,I). Borçlu, karşılık (mukabil) alacağını noterden onaylı veya imzası takip alacaklısı tarafından ikrar edilmiş bir belge ile ispat edemezse (ve takip alacaklısı böyle bir mukabil alacağı inkâr etmekte ise), icra mahkemesi, (borçlunun) takibin iptali talebini reddeder. Her ne kadar, çekişmeli bir (mukabil) alacağa dayanarak takas ileri sürülebilirse de (EBK m.l 18,11 - YBK m. 139,11), m.71,I'deki belgelerden biri ile ispat edilemeyen bir mukabil alacağa dayanarak ileri sürülen takas, m.71,I anlamında itfa sayılamaz. Borçlu, çekişmeli karşılık alacağı ile takip konusu borcunu takas ettiğini bildirerek icra mahkemesinden takibin iptalini (m.71) istedikten sonra (veya daha önce), aynı nedenle (yani, çekişmeli karşılık alacağı ile takip konusu borcunu takas ettiğini ve bu nedenle borçlu bulunmadığını bildirerek (EBK m.l 18,11; m. 122,11 - YBK m. 139,11; m. 143,1) alacaklıya karşı bir menfî tespit davası açarsa, icra mahkemesi, bu menfi tespit davasının sonuçlanmasını, takibin iptali talebi (m.71) için bekletici sorun (HMK m. 165) yapabilir; yani, menfî tespit davası sonuçlanıncaya kadar takibin iptali talebi (m.71) hakkında bir karar vermeyebilir. Fakat, böyle bir menfî tespit davası ve icra mahkemesinin bu davanın sonuçlanmasını beklemesi, kesinleşmiş olan icra takibini etkilemez (durdurmaz). Menfî tespit davasına bakan mahkeme, ihtiyatî tedbir yolu ile de (kesinleşmiş olan) icra takibinin durdurulmasına karar veremez. Mahkeme, sadece, icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi (yani icra takibinin son safhası) için ihtiyatî tedbir karan verebilir (m.72,III). Uygulamada borçlunun, takas talebini icra dairesine yaptığına ve icra dairesinin takas talebini reddetmesi halinde ise şikâyet yoluna (m. 16) başvurduğuna rastlanmaktadır. Bu uygulamanın kanuna aykırı olduğu kanısındayım. Çünkü, takas maddî hukuka dayanan itiraz sebeplerindendir ve bu nedenle ancak ödeme emrine itiraz yolu ile ileri sürülebilir. İcra mahkemesi ise, takas itirazını, ancak ödeme emrine itirazın kaldırılması talebi (m.68-68/a) üzerine inceleme konusu yapabilir. Takas iddiası, takibin kesinleşmesinden sonra doğmuş olan bir mukabil alacağa dayanmakta ise, az önce görüldüğü gibi, ancak takibin iptali yolu (m.71,I) ile ileri sürülebilir.

Takip konusu borç (borçlu tarafından değil de) bir üçüncü kişi tarafından icra dairesi dışında alacaklıya ödenmiş olsa bile, borçlu m.71,l'e dayanarak (icra mahkemesinden) takibin iptalini isteyebilir.

İcra mahkemesinin itfa sebebine dayanarak icra takibinin iptaline karar verebilmesi için, borcun icra takibinin kesinleşmesinden sonraki dönemde itfa edilmiş olması şarttır (m.71,I).

Takip tarihinden önceki ve takip tarihi ile ödeme emrine itiraz tarihine kadarki itfa (meselâ ödeme), ancak ödeme emrine itiraz yolu ile ileri sürülebilir. Yani borçlu, takip tarihinden önce (veya ödeme emrine itiraz tarihine kadar) gerçekleşmiş olan itfa'ya dayanarak, m.7 Te göre (icra mahkemesinden) takibin iptalini isteyemez. Burada, ödeme emrine itiraz tarihi ile icra takibinin kesinleşmesi arasındaki dönem için bir boşluk yoktur. Çünkü, borçlu, ödeme emrine itiraz tarihinden sonra doğmuş olan itiraz sebeplerini (meselâ ödemeyi, takas'ı), gerek itirazın iptali davasında gerek icra mahkemesinde (itirazın kaldırılması talebinin incelendiği sırada) ileri sürebilir; bu husus, savunmayı genişletme yasağına tâbi değildir. Bu nedenle, borçlu, ödeme emrine itiraz tarihi ile icra takibinin kesinleşmesi arasındaki dönemde gerçekleşen itfa'ya dayanarak da, m.7l'e göre (icra mahkemesinden) takibin iptalini isteyemez

Borçlunun, itfa sebebiyle (icra mahkemesinden) takibin iptalini isteyebilmesi için, borcun tamamının ve ferilerinin, yani bütün faizlerin ve giderlerin (icra giderleri dahil) itfa edilmiş (meselâ ödenmiş) olması gerekir.

Borcun bir kısmının (bölümünün) itfa edilmiş olması halinde, borçlu (icra mahkemesinden) takibin kısmen iptalini isteyebilir. Bu halde, (kısmî itfanın m.71,I'e göre ispat edilmesi üzerine) icra mahkemesi, takibin kısmen iptaline karar verir3; alacaklı, kalan alacak kesimi (takibin iptal edilmeyen bölümü) için icra takibine devam edebilir.

2) Borcun itfa edildiğinin belge ile ispatı gerekir

Borçlu, icra mahkemesinde (takibin iptalini sağlayabilmek için) borcun takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde itfa edildiğini (meselâ ödendiğini), ancak, alacaklı tarafından verilmiş olan şu belgelerden biri ile ispat edebilir (m.71,1):

a) İmzası noterlikçe onaylı bir belge : Borçlu, (takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde) borcun itfa edildiğini (meselâ ödendiğini), alacaklı tarafından verilmiş imzası noterlikçe onaylı bir belge ile ispat edebilir (m.71,1).

b) İmzası alacaklı tarafından ikrar edilmiş âdi belge: Borçlu, (takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde) borcun itfa edildiğini (meselâ ödendiğini)4 imzası alacaklı5 tarafından ikrar edilmiş6 bir âdi belge ile de ispat edebilir (m.71,I).

Ancak, borçlunun yaptığı kısmî ödemenin öncelikle faize mahsup edilmesi gerektiğinden (bkz: EBK m.84,I - YBK m.100,1; yuk. § 6 dipnot 28 civarı), bu mahsup işlemi yapıldıktan sonra geriye bir alacak kesimi kalırsa, kalan alacak kesimi için takibin kısmen iptaline karar verilir.

Borçlu “ödeme iddiasını alacaklının imzasını kabul ettiği 18.1.2001 tarihli ibraname ve 21.1.2001 tarihli ek protokole dayandırmaktadır. - Bu iki belgedeki imzalar alacaklı tarafından kabul edilmişse de, her iki belge dava (takip) konusu alacağın kesin ve net olarak ödendiğini göstermemektedir....bu belgelerin İİK’nun 71/1 maddesi kapsamında ödeme belgesi olarak kabul edilmesi doğru olmadığından şikayetin (takibin iptali talebinin) reddine karar verilmesi” gerekir (HGK 20.3.2002, 12/166-196: İKÎD 2004/518 s.2413-2414).

“Somut olayda borçlunun itfa itirazına dayanak yaptığı belgeler alacaklı vekili Av. K.T. tarafından imzalanmış olup adı geçen vekil duruşmaya gelerek ödeme belgelerini ve imzaları kabul etmiştir. Her ne kadar Av. K.T. 9.8.2002 tarihinde vekâlet görevinden azledilmiş ise de itfa itirazına dayanak yapılan belgeler azil tarihinden önceye ilişkin olması nedeniyle anılan belgeler alacaklıyı bağlar. Bu durumda ödeme belgeleri İİK’nun 71/1. maddesinde öngörülen imzası ikrar edilmiş belge niteliğini kazanmış olduğundan Mahkemece itirazın kabulüne (icra takibinin iptaline) karar verilmesi gerekir” (12.HD 26.4.2005, 7616/9026)

Ödeme belgesi “altındaki imza alacaklı tarafından inkâr edilmeyip boş olarak imzalı kâğıt olarak verildiği ileri sürülmüştür. Alacaklının bu iddiası, kendi hakkının varlığı açısından yargılamayı gerektirse de, (bu) ödeme belgesi İİK’nun 71. maddesinde açıklanan imzası ikrar olunmuş belge niteliği”ndedir (12.HD 27.12.2002, 26123/27867 : Oskay/ Koçak/ Deynekli/ Doğan 2.Cilt s. 1644). - “Dosyada mevcut, imzası alacaklı tarafından ikrar edilen ... tarihli ibraname başlık belgede yer alan, ‘.. borçlulardan yazılı dosya borcuna şamil olmak üzere hiçbir alacağımız kalmamıştır’ şeklindeki beyandan, alacaklının, alacağının tamamını tahsil ettiğinin kabulü gerekir.

Borçlunun âdi belgeye dayanması halinde, icra mahkemesi, alacaklıyı imza hakkında beyanda bulunmak üzere duruşmaya çağırır7. Alacaklı bu adî belge altındaki imzayı inkâr ederse, icra hâkimi, m.68,V hükmünü kıyasen uygulayamaz ve imzanın alacaklıya ait olup olmadığı hakkında bir inceleme yapamaz (veya bilirkişiye yaptıramaz) ; takibin iptali talebini reddetmekle yükümlüdür.

Fakat alacaklı, inkâr ettiği âdi belge altındaki imza hakkında inceleme yapılmasını isterse, icra mahkemesi, inkâr edilen imza hakkında bilirkişi incelemesi yaptırır.

Borçlu, borcun itfa edildiğini yukarıda incelenen (m.71,I'de yazılı) belgelerden başka bir delil (meselâ yazılı delil başlangıcı, tanık veya yemin) ile ispat edemez.

Borçlu, m.72'ye göre açacağı bir menfî tespit davasını kazanması halinde, mahkemeden alacağı ilâm ile de icra mahkemesinden takibin iptalini isteyebilir denebilirse de, m.72,V hükmü karşısında buna gerek yoktur. Çünkü, borçlunun menfî tespit davasını kazanması halinde, icra takibi derhal durur ve kararın kesinleşmesi halinde icra takibi kendiliğinden iptal edilmiş olur (m.72,V,c.l ve 2).

Fakat, takip konusu borcun itfa (veya imhal) edildiği bir mahkeme kararı ile tespit edilmişse, borçlu, böyle bir mahkeme kararına dayanarak da, (m.71'e göre) icra mahkemesinden takibin iptalini isteyebilir.