Hizmet Tespiti

21. HUKUK DAİRESİ
Esas No:2009/16256 
Karar No:2011/345 

Y A R G I T A Y İ L A M I 

Davacı, davalı işveren nezdinde 27.12.2007- 15.4.2008 tarihleri arası çalıştığının tespiti ile ücret alacağının tahsiline karar verilmesini istemiştir. 
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir. 
Hükmün davalılardan Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Hacer Pat tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. 
K A R A R 
Davacı, davalılara ait işyerinde hizmet akdine dayalı olarak 22.12.2007-15.04.2008 tarihleri arasında sürekli çalıştığının tespiti ile bir kısım işçilik alacaklarının işverenden tahsilini istemiştir.Mahkemece istemin kabulü ile davacının dava konusu sürelerde davalı şirket nezdinde çalıştığının tespitine,davalı MEB hakkında açılan davanın husumetten reddine ve yazılı ücret alacağının işverenden tahsiline ilişkin hüküm verilmiş ise de, hizmet tespitine yönelik varılan sonuç eksik incelemeye dayalı olduğundan usul ve yasaya uygun değildir. 
Gerçekten, bu tür hizmet tespitine yönelik davaların kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Yasal dayanağı 5510 sayılı Yasanın 86.(506 Sayılı Yasanın 79) maddesi olan bu tür davalarda öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin, işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin o dönemde gerçekten var olup olmadığı kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli, daha sonra çalışma iddiasının gerçeğe uygunluğu özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispatlanabilirse de çalışmanın konusu, niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli ve dinlenen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde çalışan işyerinde kayıtlı bordro tanıkları yada komşu ve yakın işyerlerinde çalışan kayıtlı tanıklar olması sağlanarak çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmelidir. Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.9.1999 gün 1999/21-510-527, 30.6.1999 gün 1999/21-549-555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-532, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579, 2004/21-479-578 ve 1.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır. 
Somut olayda ise, Davacının davalı şirkete ait işyerinde çalıştığına ilişkin iddiası yönünden yukarıda açıklanan şekilde bir inceleme yapılmadığı ortada olup bu dönem de işyerinden bordo verilip verilmediği araştırılmadan kayıtlı tanık da oldukları tespit edilemeyen üç tanığın beyanları ile sonuca gidildiği ortadadır. 
Yapılacak iş,yukarıda açıklandığı şekilde inceleme yapılarak tüm bilgi ve belgeleri dosyaya ekledikten sonra da işverence SGK’na 22.12.2007-15.04.2008 tarihleri arası, dönem yönünden verilmiş dönem bordoları Kurumdan istenerek bu bordrolarda kayıtlı, davacı ile aynı dönemde birlikte çalışmış tanıklar saptanarak, bu tanıkların bilgilerine başvurmak, bordo verilmemiş ise işverene komşu işyerlerinin kayıtlarına geçmiş kişileri veya benzer işi yapanların kayıtlarına geçmiş kimseleri tespit edip, kayıtlarını isteyerek dinlemek ve tüm deliller toplandıktan sonra delilleri takdir edip gerektiğinde bilirkişi raporu da alarak sonucuna göre karar vermekten ibarettir. 
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. 
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. 
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 24.01.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi