Maddi Anlamda Kesin Hüküm - 6100 Sayılı HMK'nun 303. Md...

YARGITAY 14. Hukuk Dairesi 
ESAS NO : 2011/9510 
KARAR NO: 2011/12352 

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 08.02.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 31.05.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Dava, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemlerine ilişkindir.
Davacı, 854 parsel sayılı taşınmazla ilgili olarak daha önce Gölbaşı Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/430 esas sayılı dosyasında 04.05.2000 tarihli satış vaadi sözleşmesine dayanarak tapu iptal ve tescil davası açtığını,854 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının imar uygulaması sonucu 506 ada 12 parsel ,502 ada 9 parsel ,498 ada 8 parsel sayılı taşınmazlar olduğunu bu parsellerle ilgili açılan davanın kabul edildiğini ancak davalıların bir kısmı imar uygulaması dışında kalan 854 parsel sayılı taşınmazda da hisselerinin bulunduğunu belirterek 854 parsel sayılı taşınmazda davalılar adına kalan hisselerin iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalılar, kesin hüküm bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece,kesin hüküm bulunduğundan bahisle dava reddedilmiştir.
Hükmü davacı temyiz etmiştir.
Bilindiği gibi, hukuk düzeninde istikrar sağlama amacı taşıyan kesin hüküm, hükme karşı yasa yollarının tükenmesi (şekli anlamda kesin hüküm) ve taraflar arasındaki hukuki ilişkinin bir daha dava konusu yapılmaması (maddi anlamda kesin hüküm) şeklinde hukuk yargılama sistemimizde yer almaktadır. 
Şekli anlamda kesinleşmeyi zorunlu kılan, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin yeniden dava konusu yapılamaması amacını güden maddi anlamda kesin hüküm 6100 sayılı HMK'nun 303 maddesinde düzenlenmiştir.
Anılan maddeye göre kesin hükmün oluşabilmesi için; 
1-Dava konusunun, diğer bir anlatımla dava ile elde edilmek istenen sonucun aynı olması, 
2-Dava sebebinin yani davanın dayanağı olan vakıaların aynı olması,
3-Davanın taraflarının aynı olması gereklidir. 
Davacı tarafından davalılar aleyhine Gölbaşı Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2008/430 E. 2009/772 K. dosyası ile açılan davada; davacı, 04.05.2000 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayanarak, dava konusu 854 parsel sayılı taşınmazın imar uygulaması sonucu oluşan 506 ada 12 parsel, 502 ada 9 parsel, 498 ada 8 parsel sayılı taşınmazlarda davalılar adına olan hisselerin iptali ile adına tescilini talep etmiş mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş hüküm 01.03.2010 tarihinde kesinleşmiştir.
Eldeki dava ise, davacı 04.05.2000 tarihli gayrimenkul satış vaadine dayanarak 854 parsel sayılı taşınmazın imar uygulaması dışında kalan kısmında davalılar adına olan hisselerin iptali ile adına tescil isteğinde bulunmuştur.Bu durumda her iki davanın konusu farklı olup kesin hükümden söz konusu değildir. Mahkemece işin esası incelenecek yerde, kesin hükümden söz edilmek suretiyle davanın reddi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, 20.10.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.