Hagb Kararı Kesin Hüküm Yargılamanın Yenilenmesine Başvurulamaz

T.C
YARGITAY
2. CEZA DAİRESİ
ESAS NO.2012/4860 , 
KARAR NO.2012/3949 

İlgili Kavramlar

HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI
KESİN HÜKÜM
YARGILAMANIN YENİLENMESİ

Özet
CMK'NIN 223. MADDESİNDE SAYILAN, DAVAYI SONUÇLANDIRAN VE UYUŞMAZLIĞI ÇÖZEN BİR HÜKÜM OLMAYAN HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI KARARI, SANIK HAKKINDA KURULAN MAHKUMİYET HÜKMÜNÜN HUKUKİ BİR SONUÇ DOĞURMAMASINI İFADE EDER.

YARGILAMANIN YENİLENMESİ, KESİN HÜKÜMLERE KARŞI BAŞVURULABİLECEK OLAĞANÜSTÜ BİR YASA YOLU OLUP, HÜKÜM NİTELİĞİNDE BULUNMAYAN HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI KARARLARINDA BU YOLA BAŞVURULAMAZ.



İçtihat Metni

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;

05.05.2010 tarihli ön inceleme sırasında, CMK'nın 318/1. maddesi uyarınca yargılamanın yenilenmesi isteminin kabulüne karar verilmesi nedeniyle, aynı Yasa'nın 323/1. maddesi kapsamında önceki hükmün onaylanması niteliğindeki 15.09.2010 tarihli yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine ilişkin kararın temyizi kabil olduğu belirlenmekle yapılan incelemede;

Gaziantep Sekizinci Asliye Ceza Mahkemesi'nin, 30.03.2009 gün, 2008/977, 2009/356 sayılı kararı ile sanığın, elektrik enerjisi hırsızlığı suçundan mahkumiyetine ve 5271 sayılı Yasa'nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun, 03.05.2011 gün, 2011/4-61,79 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, CMK'nın 223. maddesinde sayılan, davayı sonuçlandıran ve uyuşmazlığı çözen bir hüküm değildir. Hükmün açıklanması, düşme kararı verilmesi veya yeni bir mahkumiyet hükmü kurulması halinde, temyiz incelemesine konu olabilecektir. CMK'nın 311 ve devamı maddelerinde düzenlenen yargılamanın yenilenmesi, ancak kesin hükümlere karşı başvurulabilecek olağanüstü bir yasa yolu olup, hüküm niteliğinde bulunmayan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı yargılamanın yenilenmesi isteminin, CMK'nın 318/1. maddesi uyarınca kabule değer olmaması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, anılan madde uyarınca istemin kabulüne karar verilip, yargılama yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan diğer yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı (BOZULMASINA), 22.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU 
Esas No : 2011/4-61 
Karar No : 2011/79 
Tarih : 03.05.2011 



İÇTİHAT METNİ




DAVA : İmar kirliliğine sebep olma suçundan sanık H. T.'un T.C.K.nın 184/1 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, C.M.K.nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, C.M.K.nın 231/8. maddesi uyarınca 5 yıl denetim süresi belirlenmesine, C.M.K.nın 231/8-c maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra 2 yıl içerisinde orman idaresi tarafından gösterilecek alana, idare tarafından temin edilecek 100 adet orman ağacı fidanının ekim sahasını hazırlamak, ekimlerini yapmak ve bakmak yükümlülüğüne tabi tutulmasına dair Torbalı 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 30.7.2008 gün ve 479-486 Sayılı hüküm itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir. 

Bu hükme karşı Adalet Bakanlığınca 25.9.2010 gün ve 58505 sayı ile; 

"... 5271 Sayılı Kanun'un 231/8 maddesindeki 'Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulur. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığa denetimli serbestlik tedbiri…' uygulanacağına yönelik hükmüne rağmen, kanunda öngörülmeyen ve işlenen suçla ilgisi olmayan, hükümlünün ıslahı amacına hizmet etmeyen '100 adet orman ağacı dikimi ve bakımını sağlama' mükellefiyetine hükmedilemeyeceği gibi, yükümlülük süresinin 1 yılı geçemeyeceğinin gözetilmemesi..." görüşüyle yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulmuştur. 

Yargıtay 4. Ceza Dairesince 9.2.2011 gün ve 26739-1393 sayı ile; 

"... 5271 Sayılı C.M.K.nın 231/5. maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu düzenlenmiş, aynı maddenin 6. fıkrasındaki objektif ve sübjektif koşulların oluşması durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceği belirtilmiş, 8. fıkrasında ise; denetim süresi içerisinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak, kanunda açıklanan veya diğer bir yükümlülüğün yerine getirilmesine karar verilebileceği belirtilmiş ve söz konusu yükümlülükler üç bent halinde açıklanmıştır: 

'C.M.K.Madde 231 - ( 8 ) ( Ek fıkra: 6.12.2006-5560 S.K.23.md ) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulur. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak; 

a- ) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine, 

b- ) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına, 

c- ) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine, karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur' 

Açıklanan yasal düzenleme karşısında mahkemece, 8. fıkranın ( c ) bendi kapsamında takdir edilen; 'sanığın hükmün kesinleşmesini müteakip iki yıl içerisinde orman idaresince gösterilecek alana idare tarafından temin edilecek 100 adet orman ağacı fidanının ekim sahasını hazırlamak, ekimlerini yapmak ve bakmak yükümlülüğüne tabi tutulmasına' dair yükümlülüğün Kanunun amacıyla uyuşmadığı ve kabule göre de yükümlülüğün süre bakımından bir yılı geçemeyeceğinin gözetilmemesinin yasaya aykırı bulunduğunun anlaşılması sebebiyle tebliğnamede yer alan bozma istemi yerinde görülerek, 5271 Sayılı C.M.K.nın 309/4-d maddesi uyarınca; Torbalı 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 30.7.2008 tarihli 2008-479/486 Sayılı kararının yasa yararına BOZULMASINA, bozulan kararda yer alan C.M.K.nın 231/8-c maddesine dayandırılan yükümlülüğüne dair hüküm fıkrasının karardan çıkartılmasına, süresinin bir yıl olarak düzeltilmesine, bozulan karardaki öbür hususların olduğu gibi bırakılmasına...", karar verilmiştir. 

Yargıtay C.Başsavcılığı ise 7.3.2011 gün ve 248427 sayı ile; 

"... İtirazın konusu uyuşmazlık, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının niteliğine ve buna bağlı olarak bu kararın Özel Dairece yasa yararına bozulması halinde ne şekilde hareket edileceğine ilişkindir. 

5271 Sayılı Kanunun 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince Yargıtay ceza dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görürse, karar veya hükmün kanun yararına BOZULMASINA karar verecektir. Bozma nedeni, aynı maddenin 4. fıkrasının ( a ) bendi uyarınca Kanunun 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara dair ise, Yargıtay ceza dairesinin bozma kararına müteakiben kararı veren hakim veya mahkeme tarafından, gerekli inceleme ve araştırma sonunda yeniden bir karar verilecektir. 

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, 5271 Sayılı Kanunun 223. maddesinde tanımlanan davanın esasını çözümleyen bir karar niteliğinde değildir. Bu bağlamda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, 5271 Sayılı Kanunun 309. maddesinin 4. fıkrasının ( a ) bendi kapsamında kalan bir karardır, ( d ) bendi kapsamında bulunan bir karar değildir. 

Somut olayda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında belirlenen yükümlülük ve yükümlülük süresi yasaya aykırıdır. Bu itibarla, kanun yararına bozma isteminde ileri sürülen nedenler yerindedir ve Özel Dairece yerel mahkemenin kararının kanun yararına BOZULMASINA karar verilmesi isabetlidir. Bu halde Özel Dairenin kanun yararına bozma kararından sonra müteakip işlemlerin mahalli mahkemesince yerine getirilmesine karar verilmesi ve yerel mahkemenin bozma kararı doğrultusunda yasaya uygun bir yükümlülük ve yükümlülük süresi belirleyerek yeni bir karar vermesi gerekmektedir. 

Ancak, Özel Dairece, yerel mahkeme kararının kanun yararına bozulmasından sonra 5271 Sayılı Kanunun 309/4-a maddesi gereğince müteakip işlemlerin mahalli mahkemesince yerine getirilmesine karar vermesi gerekirken; söz konusu karar 5271 Sayılı Kanunun 309/4-d bendi kapsamında görülerek yasaya aykırı yükümlülük kaldırılmak ve yükümlülük süresi de yasaya uygun hale getirmek suretiyle işin esasına hükmedilmiş, böylece yerel mahkemenin görev ve yetki alanına giren bir konuda karar verilmiş, üstelik sanık hakkında yerel mahkemece yasaya uygun bir yükümlülük belirlenmesi zorunluluğu da kaldırılmış bulunmaktadır" görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak Özel Daire kararının kaldırılmasına, yasa yararına bozma isteminde ileri sürülen sebep yerinde olduğundan yerel mahkeme kararının C.M.K.nın 309. maddesinin 3. fıkrası uyarınca yasa yararına BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkrasının ( a ) bendi gereğince müteakip işlemlerin yerel mahkemece yerine getirilmesine karar verilmesi..." isteminde bulunmuştur. 

Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır: 


KARAR : 


Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararıyla birlikte hükmolunan denetimli serbestlik tedbirine dair hukuka aykırı uygulamaların yasa yararına bozulması üzerine, Özel Dairece 5271 Sayılı C.M.K.nın 309. maddesinin 4. fıkrasının ( d ) bendi uyarınca mı, yoksa aynı fıkranın ( a ) bendi uyarınca mı işlem yapılması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir. 

Ceza Genel Kurulunun 6.4.2010 gün ve 76-77 Sayılı kararıyla birçok kararında da ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; 

Öğretide "olağanüstü temyiz" denilen 23.3.2005 gün ve 5320 Sayılı Ceza Muhakemeleri Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 18. maddesiyle yürürlükten kaldırıan 1412 Sayılı cyuy'nda "yazılı emir" olarak adlandırılan bu olağanüstü yasa yolu, 5271 Sayılı C.M.K.nın 309 ve 310. maddelerinde "kanun yararına bozma" olarak yeniden düzenlenmiştir. 

5271 Sayılı Kanunun 309. maddesi uyarınca hakim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddi hukuka veya yargılama hukukuna dair hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay'ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay'ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir. 

Böylece ülke genelinde uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya dair karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır. 

Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek mercilerle bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak bu husus maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. 

Buna göre bozma nedenleri; 

5271 Sayılı Kanunun 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara dair ise, 309. maddenin 4. fıkrasının ( a ) bendi uyarınca; kararı veren hakim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda, yeniden karar verebilecektir. Bu halde, yargılamanın tekrarlanması yasağına dair kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir. 

Mahkûmiyete dair hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran, usul işlemlerine dair olması halinde ise, anılan fıkranın ( b ) bendi uyarınca, kararı veren hakim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır. 

Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise, ( c ) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı sebebiyle yasa yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir. 

Aynı Yasa maddesinin 4. fıkrasının ( d ) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulmasıyla yetinilmeyip gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir. 

Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün yasa yararına bozulmasının, ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hakim veya mahkemede yeniden inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılamayacağı, hangi hallerde Yargıtay'ın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu, 5271 Sayılı C.M.K.nın 309. maddesinde sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, yasa yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken "karar" ve "hüküm" ayrımı gözetilmiş, ayrıca mahkûmiyet hükmüyle davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür. 

C.M.K.nın 223. maddesinde bu kararlardan hangilerinin hüküm olduğu açıklanmıştır. Buna göre; "mahkûmiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşme kararları" birer hükümdür. Yine "adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararları" da yasayolu bakımından hüküm sayılır. Bunlardan mahkûmiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı ve güvenlik tedbirlerine hükmedilmesine dair hükümlerin uyuşmazlığı sona erdiren, davanın esasını çözen nitelikteki hükümler oldukları konusunda öğretide genel bir kabul bulunmaktadır. 

5271 Sayılı C.M.K.nın "Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması" başlıklı 231. maddesinin 8. fıkrası; 

"Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulur. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak; 

a- ) Bir meslek ve sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine, 

b- ) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına, 

c- ) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur" şeklinde düzenlenmiş olup, anılan fıkraya göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi durumunda beş yıllık bir denetim süresi saptanıp, bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemece belirlenecek süreyle denetimli serbestlik tedbiri olarak fıkranın ( a ), ( b ) ve ( c ) bentlerinde belirtilen yükümlülüklerden birine karar verilebilecektir. 

Yerine getirilmesine karar verilen yükümlülüğün hukuka aykırı olduğunun ileri sürülmesi halinde hükmü veren mahkeme tarafından tedbirin değiştirilebileceğine dair bir düzenlemeye, ne 5271 Sayılı C.M.K.nda, ne de hükmolunan denetimli serbestlik tedbirinin ne şekilde yerine getirileceğini düzenleyen 5402 Sayılı Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleriyle Koruma Kurulları Yasasında yer verilmemiştir. 

Ayrıca, infaz aşamasında alınabilecek kararları düzenleyen 5275 Sayılı Kanunun "Mahkumiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama" başlığını taşıyan 98. maddesinde, hükmün bünyesine dahil bir husustaki hukuka aykırılığın infaz aşamasında alınacak bir karar ile de düzeltilmesine olanak bulunmamaktadır. Bu sebeple hükmün bünyesine dahil olan bir husustaki hukuka aykırılık, ancak olağan veya olağanüstü yasa yollarına başvurulmasıyla giderilebilir. 

Nitekim, ayrıntılarına Ceza Genel Kurulunun 29.6.2010 gün ve 70-159 Sayılı kararında yer verildiği üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının itiraz yasayoluna tabi bulunması nedeniyle, gerek itiraz edilerek gerekse itiraz yasayoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi halinde, olağanüstü bir yasayolu olan yasa yararına bozma konusu yapılabileceğinde kuşku bulunmamaktadır. Ancak, yasa yararına bozma yasayolunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, 5271 Sayılı C.M.K.nın 309. maddesinde aleyhe bozma yasağının sadece davanın esasını çözümleyen hükümlerle sınırlı olarak kabul edilmesi, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının ise 5271 Sayılı C.M.K.nın 223. maddesinde belirtilen hükümlerden olmaması nedeniyle, 5271 Sayılı Kanunun 231. maddesinin 5-14. fıkralarındaki koşullar kapsamında denetlenerek, somut olayda hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının bulunup bulunmadığı, ceza miktarı, daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkûmiyet, zararın giderilip giderilmediği, suçun İnkılap Yasasında belirtilen suçlardan bulunup bulunmadığı, Askeri Ceza Yasasıyla büyükler açısından 3713 Sayılı Kanun kapsamındaki suçlardan olup olmadığı ve denetim süresiyle denetim süresi içerisinde uygulanacak denetimli serbestlik tedbirinin doğru tayin edilip edilmediği gibi hususlara dair hukuka aykırılıklar sebebiyle bozulabilecek, saptanan hukuka aykırılıkların yeni bir yargılamayı gerektirdiği ahvalde yeniden yargılama yapılarak karardaki hukuka aykırılığın giderilmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilecek, yargılama gerekmeyen ahvalde ise hukuka aykırılık Yargıtay ilgili ceza dairesince veya Ceza Genel kurulunca giderilecektir. 

Kurulan hükmün sanık hakkında hukuksal bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, davayı sonuçlandıran ve uyuşmazlığı çözen bir "hüküm" değildir. Bunun sonucu olarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararlar, C.M.K.nın 223. maddesinde sayılan hükümlerden olmadığından, bu tür kararların yasa yararına bozulması durumunda yargılamanın tekrarlanması yasağına dair kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararlarda lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir. 

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlığın çözümüne gelince; 

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının C.M.K.nın 223. maddesinde hükümler arasında sayılmaması, davanın esasını çözen bir hüküm olmaması, C.M.K.nın 309/4-d maddesinin uygulama alanının cezanın kaldırılması ve daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiren hallerle sınırlı olması, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına bağlı olarak verilen denetimli serbestlik tedbirinin yasaya aykırı olması halinde yasa yararına bozma kararı sonrasında belirlenecek yasaya uygun denetimli serbestlik tedbirinin seçimi ve süresinin takdire dair olması sebebiyle bu belirlemenin sanığın şahsi ve sosyal durumunu gözlemleyen mahkemece yapılması gerekmektedir. 

Bu itibarla; Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 9.2.2011 gün ve 26739-1393 Sayılı kararının kaldırılmasına, Adalet Bakanlığının yasa yararına bozma isteminin kabulüne, Torbalı 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 30.7.2008 gün ve 479-486 Sayılı kararının C.M.K.nın 309/3. maddesi uyarınca yasa yararına BOZULMASINA, C.M.K.nın 309/4-a maddesi uyarınca müteakip işlemlerin mahalli mahkemesince yerine getirilmesine karar verilmelidir. 


SONUÇ : 


Açıklanan nedenlerle; 

1- ) Yargıtay C.Başsavcılığının itirazının kabulüne, 

2- ) Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 9.2.2011 gün ve 26739-1393 Sayılı kararının kaldırılmasına, 

3- ) Torbalı 1. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 30.7.2008 gün ve 479-486 Sayılı kararının C.M.K.nın 309/3 maddesi uyarınca yasa yararına BOZULMASINA, C.M.K.nın 309/4-a maddesi uyarınca müteakip işlemlerin mahkemesince yerine getirilmesine, 

4- ) Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 03.05.2011 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.