Yumurta Atma Protestosu

YARGITAY

4. Ceza Dairesi 

E:2009/26 K:2011/915 T:02.02.2011 

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- Mağdur Başbakan R. T. E.'ın, Mersin İlinde bir tesisi hizmete açtıktan sonra, Cumhuriyet Meydanında halka hitap etmek üzere tören alanına gelip halkı selamladığı sırada, protesto için bir araya gelen ve platformun yakınına yerleşen H... Derneği üyesi olan sanıkların, slogan ve mağduru hedef alarak uygun mesafeden çok sayıda yumurta attıkları, ancak güvenlik güçlerinin engellemesi nedeniyle isabet ettiremedikleri, daha sonra guruba müdahale edildiği ve mağdurun konuşmasını gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar sanık M. M. yumurtaları yalnızca kendisinin attığını savunmuş, diğer sanıklar da bunu doğrulamış iseler de, olay yerine birlikte gelmeleri, bir kısmının üzerlerinde aynı derneğin adı yazılı önlükler bulunması, aynı sloganları atmaları, çok sayıda yumurta atılmış olması, anılan derneğin internet sitesinden de “yumurta yağdırıldığının” açıklanması karşısında, sanıkların eylemi birlikte gerçekleştirdiklerine ilişkin gerekçede bir tutarsızlık görülmemiştir.

Yine yerel mahkemenin, olayda Anayasal güvence altına alınan ifade özgürlüğünü kullanmanın ötesine geçildiği ve demokratik tepki niteliğinin sınırlarının aşıldığı yolundaki değerlendirmeleri de yerinde bulunmuştur. Kuşkusuz özgürlükler sınırsız değildir. Bir başkasının özgürlüğünün başladığı yerde bitmektedir. Hiçbir kimsenin, bir başkasına zarar verme ya da zarar vermeye kalkışma gibi bir özgürlüğü söz konusu olamaz. Burada tartışılması gereken husus, sanıkların hukuka aykırılık teşkil eden somut eylemlerinin CMK.nun 230/1-c maddesine göre nitelendirilmesi, yani hangi suçu ya da suçları oluşturduğu noktasında toplanmaktadır.

Sanıkların eylemlerinin dört ayrı suçun unsurları yönünden irdelenmesi gerekmektedir. TCY.nın 108. maddesinde öngörülen "cebir kullanma suçu" bir kimseye karşı bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapmasına müsaade edilmesi için cebir kullanılması ile oluşur ve kasten yaralama suçundan verilecek ceza artırılarak hükümolunur.

Cebir kullanma eylemi kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla işlenmiş ise, cebir kullanma suçunu değil, TCY.nın 265. maddesinde düzenlenen "görevi yaptırmamak için direnme suçunu", bir kimseyi siyasi düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlamak ya da açıklamaktan men etmek için işlendiği taktirde ise, TCY.nın 115. maddesinde belirtilen "düşünce ve kanaat özgürlüğünün kullanılmasını engelleme suçunu" oluşturmaktadır. 

Bu üç suçun ortak ögesi olan "cebir" fiziki zor kullanmaktır ve bir iradeyi istenilen hareketi yapmaya mecbur etmek amacıyla yapılmaktadır. Zor kullanmak mağdurun kollarından tutmak, kolunu bükmek vs. gibi temasla mümkün olduğu kadar belirli mesafeden bir cismin atılması, savrulması, vurulması suretiyle de gerçekleştirilebilir.

Öte yandan TCY.nın 35. maddesi uyarınca “işlemeyi kastedilen suça elverişli hareketlerle icraya başlanıp elde olmayan nedenlerle eylem tamamlanmamış ise” suç kalkışma aşamasında kalmış olacaktır. Değerlendirmelerde bu husus da irdelenmelidir.

Oluşması mümkün görülen son suç ise görevliye hakaret suçudur. “Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırma” eylemi TCY.nın 125. maddesinde öngörülen hakaret suçunu oluşturmaktadır.

Yerel mahkeme yalnızca hakaret suçunu değerlendirmiş, ancak yukarıda belirtilen diğer suçlarla ilgili herhangi bir irdeleme yapmamıştır. Eylemin mağdurun halka seslenmesini önlemek ya da onu küçük düşürmek kastıyla işlenmesine göre, farklı suçlar söz konusu olacaktır. Tek eylemin birden fazla suça uyması halinde, özel suçun, genel suça göre öncelikle uygulanması gerekecek; hepsi genel nitelikte ise, TCY.nın 44. maddesi uyarınca en ağır cezayı gerektiren suçtan hüküm kurmak icabedecektir. Bu açıklamalar karşısında; sanıkların eylemlerinin yukarıda belirtilen zor kullanma suçlarını oluşturup oluşturmadığı yöntemince irdelenip tartışılmadan, yetersiz gerekçeyle sanıkların görevliye hakaret suçundan hükümlülüklerine karar verilmesi,

2- Sanıklar O. K. ve M. M. hakkında TCY.nın 62. maddesi uygulanırken hapis cezasının 1 yıl 5 ay 15 gün yerine, 1 yıl 2 ay 15 gün olarak eksik belirlenmesi,

3- Sabıkası bulunmayan sanıklar M. M., R. T., S. S., Ş. Y., İ. P., O. G., İ. Ç. ve U. K. haklarında verilen hükümlerden önce 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve TCY.'nın7/2. madde ve fıkrası uyarınca sanıklar yararına olan 5728 sayılı Yasanın 562. maddesinin 1.fıkrası ile CYY.nın 231/5. madde ve fıkrasında öngörülen, hükmolunan cezanın geri bırakılması sınırının iki yıla çıkarılması ve söz konusu yasanın 562. maddesinin 2. fıkrası ile de CYY.nın 231/14. madde ve fıkrasındaki, suçun soruşturulması ve kovuşturulmasının şikayete bağlı olması koşulunun kaldırılması karşısında, mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının tartışılması zorunluluğu,

Bozmayı gerektirmiş ve O yer C. Savcısı ile sanıklar ..... müdafiinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken sanıklar O. K. ve M. M. hakkında 2 nolu bozma nedeni bakımından 1412 sayılı CMK.'nun 326/son maddesinin gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesinden başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 02.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.