6100 Sayılı HMK’da Gider Avansı ve Kesin Mehil, Sigortalı Çalışma Sürelerinin Tespiti

YARGITAY 10.Hukuk Dairesi 
Esas: 2010/7391 
Karar: 2011/15207 

6100 Sayılı HMK’da Gider Avansı ve Kesin Mehil, Sigortalı Çalışma Sürelerinin Tespiti 


Dava, davalılardan işverene ait işyerinde geçen sigortalı çalışma sürelerinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmün, davacı ve davalılardan Kurum Avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalılardan Kurum vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Davaların uzaması veya uzatılmasını engellemek amacıyla, işlemin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 163. maddesiyle getirilen kesin mehil kuralı, Kanunun amacına uygun kullanılmalı, başka bir anlatımla davanın reddi için araç görülmemelidir. Kesin mehile ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlamayı önleyecek şekilde açık ve eksiksiz olmalı, yapılacak işlerin neler olduğu tek tek gösterilmeli, ara karar gereğinin yerine getirilmesi için davacı tarafından yatırılması gereken masraf tutarının ayrıntılı olarak saptanması ve paranın nereye yatırılacağı ile bunun için verilen sürenin kesin süre olduğunun özellikle yazılması gerekir. Mahkemenin, paranın nereye yatırılacağının yazılmaması nedeniyle, 31.12.2009 tarihli celsede verilen kesin mehil ihtarı usulsüz bulunmuştur. 6100 sayılı Yasanın delil ikamesi için avansı düzenleyen 324. maddesi gereği, kesin mehile ilişkin hükümlerin, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkında uygulanmayacağı hususu ile, aksine bir düzenleme bulunmaması durumunda usul hükümlerine ilişkin değişikliklerin derhal yürürlüğe gireceği ve eldeki davalarda tamamlanmamış usul işlemlerine uygulanması gerektiğinin bundan sonraki yargılamada gözetilmesi gerekir. Yine; sosyal güvenlik hakkı, kaynağını Anayasanın 60. maddesinden alan temel nitelikte bir hak olup, bu sebeple sosyal güvenlik hukuku kamu hukuku disiplini içinde yer alan idare hukukunun bir dalıdır ve hakimin bakmakta olduğu davanın çözümü için gerekli bütün delillere kendiliğinden başvurması gerekir. Bu husus Türk yargı sisteminde, hukuk hakiminin davayı kendiliğinden inceleyerek çözüme kavuşturamayacağı ve delillerin taraflarca hazırlanması gerektiğine dair kuralın istisnasını teşkil eder. Açıklanan nedenlerle gerçeğe ulaşabilmek ve sosyal güvenlik hakkını gecikmeden sigortalı veya haksahibine teslim edebilmek için kamu düzenine dayanan resen araştırma ilkesinden hareketle, yargılamanın en az masrafla sonuçlandırılması gerektiği de gözetilerek, gerektiğinde HMK 325. maddesi (HUMK 415. madde) gereği ilerde aleyhine hüküm verilenden tahsil edilmek kaydıyla, mahkemece takdir edilen masrafların Devlet hazinesinden ödenmesine karar verilebilecektir. 

Mahkemenin yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, masrafların davacı vekili tarafından yatırılmadığı gerekçesi ile, yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. 
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 01.11.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.