1-      Nüfus kaydının bulunmaması velayetin ve tedbir nafakasının düzenlenmesine engel değildir. Tarafların müşterek beyanı ile varlığı belli olan bir çocuğun sırf nüfus kaydının bulunmaması hukuki düzenlemelere engel değildir.


2- Nüfusa kayıtlı olmayan kişilere ilişkin tanık delili ile veraset ilamı tanzim edilebileceğine ilişkin HGK kararı mevcuttur.


3- Yargıtay görüş ve uygulamaları ;Türkiye"nin de taraf olduğu Avrupa Çocuk Hakları Sözleşmesine göre,kendisini ilgilendiren her konuda ve velayet konusunda çocuğun görüşüne başvurulması ve reyinin alınması gerektiği yönündedir.


4- Kardeşlerin birbirinden ayrılmaması,alıştıkları çevreden ayrılmamaları velayetin tayininde nazara alınacak esaslardandır.


5- Süresinde açılmayan karşılık davanın reddine değil,ayrılmasına karar verilmesi gerektiğine dair içtihatlar son zamanlarda verilmiştir.


6- Velayeti kendisinde olmayan çocuğunu kaçıran anne veya babanın çocuğun menfaatlerini düşünmediği,bu nedenle şahsi ilişki hakkının kaldırılabileceğine dair ;


7- Şahsi ilişki hakkının kullanılmasına mani olmanın velayet hakkının değiştirilmesine neden olacağına dair ;


8- İpotek alacaklısının resmi senetle düzenlenmiş ipoteğe dayalı ipotek hakkını BK alacağın temliki hükümlerine göre adi yazılı belge ile başkalarına devredebileceğine ve borçlunun muvafakatinin gerekmediğine dair 


9- Yeni TCK kapsamında ilk kez düzenlenen ; aile düzenine karşı suçlar başlığı altında yeralan M. 233/2 ile,hamile eşini çaresiz durumda terketmek suçunun ve m. 234 ile velayeti kendisinde olmayan çocuğunu kaçırma suçunun yer aldığı ve bu suçtan dolayı verilecek cezanın ertelenemeyeceği,paraya çevrilemeyeceğine dair


10- Eşlerden biri için ahlaki görev teşkil eden hususların diğer eş için de ahlaki görev sayılacağı ve bu kapsamda eşin ailesine,özellikle anne,baba ve kardeşlerine saygısızlık yapmanın kusur ve boşanma sebebi teşkil edeceği;


11- İradi olmayan sebeplerle yaptığı hareketlerden dolayı eşin kusurlu sayılamayacağı,hareketlerin iradi olup olmadığı yönünde uzman görüşüne başvurulması gerekeceği;


12-Tenfiz davalarının basit yargılama usulüne tabi olduğu ve bu nedenle adli ara vermede bakılabileceği;


13- Borcu ödeyen kefilin alacaklının haklarına halef olacağı ve alacaklı bankanın haklarına halef olarak icra takibine devam edebileceği,icra takibinden önce borcu ödemişse takip hakkını temliken bankadan alabileceği,vasıta rehin hakları için de aynı prosedürün geçerli olduğu;


14- Menkul rehninin,menkulün rehin hakkı sahibine teslim edilmemiş olması halinde rehin hakkının geçerli olmayacağı ve doğmayacağı,ancak rehin hakkı sahibinin yediemin olarak rehin borçlusuna menkulü teslim etmiş olması halinde rehin hakkının geçerlilik kazanabileceği;


15- İİK daki icra inkar tazminatına istirdat davaları nedeniyle hükmedilemeyeceği;


16- Kanunen resmi şekil ve yazılı şekle tabi tutulmuş akitlerin,şekle uygun yapılmamış olmakla beraber her iki tarafın edimini yerine getirmiş olması halinde şekil eksikliğine rağmen geçerlilik kazanmış olacakları; ( Özellikle tapulu taşınmazların haricen satışı durumlarında satıcı parasını almış,alıcı da gayrımenkulü teslim almış ve uzun süredir kullanagelmekte ise,şekil eksikliğini ileri sürmenin artık hakkın kötüye kullanılması teşkil edeceğine dair içtihat adilanedir,kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde de aynı görüş ve uygulama ile haklı ve adil sonuçlara ulaşan çok sayıda içtihat mevcuttur)

17- Resmi Şekilde Yapılmadığı halde,taraflar arasında filen kurulmuş ve yaşanmış olan evlatlık ilişkisinin varlığına ve biçim eksikliğine rağmen geçerli bulunacağına;


18- Babalık davasına ilişkin hak düşürücü sürenin davalının hileli davranışları nedeniyle kaçırılmış olduğu iddiasının dinlenmesi ve kanıtlanması halinde davanın bu nedenle süresinde açılmış sayılacağına,süreden dolayı reddedilemeyeceğine dair (HGK)


19-  Su,elektrik,doğal gaz gibi tek elden yürütülen hizmetlere ilişkin iltihaki sözleşmelerin,hizmet veren kurumlar tarafından haksız sebeplerle vatandaşla kurulmaması,abonelik isteğinin haksız sebeple reddi,sürüncemede bırakılması halinde asliye hukuk mahkemelerine " sözleşmenin mahkemece kurulması " hususunda dava açılabileceği ;


20- Kiranın devri halinde,kiraya verenin ana kiracıya karşı dava açamayacağı,kendi sözleşmesinin tarafı olan üst kiracıya tahliye davası açabileceği( mecurda alt kiracının oturması halinde alt kiracıya değil,kirayı devreden kendi kiracısına);


21- Tenkis davası ile muvazaa davasının şartlarının aynı olayda birleşmesi halinde,tenkis davasının sürelere tabi olmasına rağmen ,yalnızca muvazaa nedeniyle murisin işleminin iptalinin süreye tabi olmadan(muvazaa davaları süreye tabu değildir)her zaman istenebileceği ;(tenkis davasına ilişkin sürelerin kaçırılması halinde muvazaa nedeniyle her zaman murisin işleminin iptalini istemek mümkün olmakla,aynı zamanda davaya konu malın tamamı terekeye dönebilmektedir.)


22- Satın alınan vasıtanın çalıntı çıkması hukuki ayıp olup satın alanın bu hukuki ayıp nedeniyle sözleşmenin feshini isteyebileceği,ancak vasıta bedeli olarak ödediği paranın
iadesini,ancak bir önceki kendi satıcısına kendi bedel iade borcunu yerine getirdiği zaman isteyebileceği,diğer bir anlatımla kendisine karşı fesih hakkı kullanan alıcıya bedeli iade ettiğinde,kendi satıcına rücu ederek,bu nedenle kendisinin zararını teşkil eden,iade ettiği bedeli aynen isteyebileceği( Hırsızlık mahsülü aracın birden çok el değiştirmiş olması halinde,her alıcı kendi satıcısına fesih ihbarında bulunup parasını geri alacak,rızaen veya dava yolu ile bedeli ödemeyen satıcı,kendi satıcısından bedelin iadesini isteyemeyecek)


23- Karayolları Trafik Kanununa göre, objektif sorumluluk sahibi olan araç maliki,aynı zamanda aracın işleteni değilse zarardan sorumlu tutulamayacağı,aracı kendi nam ve hesabına işleten,fayda ve zararı kendisine ait olmak üzere kullanan uzun süreli kiralama,ariyet gibi sebeplerle araca fiilen hakim olan işletenin sorumlu tutulacağı,ancak bu durumda trafik kayıtları esas alınarak dava açan davacı aleyhine,işletenin araç malikinden başkası olup olmadığını araştırma görevi yüklenemeyeceğinden ve dava açarken kayıtlara dayanmış olması normal olduğundan araç maliki lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceği ;
yönünde Yargıtay görüş ve uygulamaları,içtihatları mevcuttur. 


24- Sigortalılığın kamusal bir hak ve görev olduğu,hizmet tespit davası açan davacının davasını takip etmemesi,feragat etmesi halinde resen yargılamaya devamla delillerin resen toplanması ve elde edilecek sonuca göre davanın karara bağlanması gerektiği yönünde de içtihatlar vardır.